28 Nisan 2010 Çarşamba

"ATASÖZLERİ"



Bir Çin atasözü der ki;

"çang çin çong vancing hong, jean heng cloud ching kong "

( kadın peşinde koşmanin zararı yoktur, zararlı olan onu yakalamaktır. )

bir başkası derki;

"ming yu cuang gang gu bankgung tyu tang ging gu toprak "

( Koca define gibidir, bulmak çok büyük şanstır.
Ama bir an evvel gömmek gerekir! )

ISLAK KALDIRIMLAR

Islak kaldırımlara düşüyor
Yaşlı çınarın solgun yaprakları
Saçağın altında iki sevgili
Öylesine susup bakışıyorlar
Tutulmuş sanki ikisinin de dili


Mevsim işte o mevsim
Çırçıplak kalacak birazdan dallar
Üstüme bir hüzündür çöküyor
Bu şehrin bir köşesine
Kaçışıp yok oluyor insanlar


Pembe mi ne bu damlalar
Tanıyorum ıslak kaldırımları
Işıl ışıl gözleri o mini eteklinin
Beni selamlıyor cumbalı evler
Bir mevsim göçüp gidiyor
Koray Banguoglu

18 Nisan 2010 Pazar

"Spanyel Köpekleri"


'Spanyel' köpekleri av köpeğidir, İspanyol kökenli olduğu için bu
adı almıştır, ancak yırtıcı vahşi hayvanları değil bıldırcın çulluk
gibi zavallı kuşları avlamak için avcıların can yoldaşıdır.. İslamcı
TV'lere bakıyorum, onlarca internet sitelerine, yüzlerce yazarlarını
kesintisiz izliyorum, gördüğüm şu, hepsinin kulakları 'spanyel
köpekleri' gibi düşmüş.. Güçleri tükenmiş, hırlayacak kimse
bulamıyorlar, kimse de onları takmıyor, inlerinde yalnız kaldılar,
artık yavaş yavaş oksijenlikten gebermeye başladılar.. Çünkü Irak'ta
bir buçuk milyon insanın öldürülmesine ortak oldular, ABD'yle
işbirliğindeki cemaate toz kondurmadılar, tam tersine, spanyel
köpekler gibi onlar da sütunlarında şu çalılıkta şu var şu ağacın
arkasında da şu var deyip ihbar ve iftiralara ortak oldular ve ABD ve
cemaat tertibi avcıların tezgahlarına ajan avcıların komutuyla
koştular, güya koku sürdüler iz sürdüler, ne oldu sonunda, İsmet
Özel'den Sezai Karakoç'tan, Fikri Akyüz'e Bülent Arınç'a kadar
düştüler..

Çünkü 'saflıklarını' jeeplere havuzlu İslamcı köşklere susarak
kaybettiler, çünkü 'vicdanı' hiçe' saydılar, çünkü içerde insanlar
ölürken insanlığı utandıran vahşi kahkahalar attılar, çünkü, bilirim
hep böyle olur 'çürüme'... Şiirler'i vardı, soylu yazarları vardı,
ütopyaları vardı, inadları iddiaları vardı, ne oldu, ansızın gelen bir
siyasi köpeklik ve çöküş.. Irak'ta bir buçuk milyon insanın
öldürülmesine ortak olan cemaate toz kondurmadılar, açın yazılarını
dibine kadar okuyun, kaç kez ağladılar kaç kez çığlık attılar, evet
sözüm ona bir kaç makale belki, ama kılıç gibi alev gibi dalga gibi
kaya gibi değildi isyanları.. Gözleri pek, kalpleri duru, kılıçları
keskin değil artık, bir siyasi bir saray entrikasının kurbanı
edildiler. Irak'ta bir buçuk milyon insan cemaatin işbirliğiyle
öldürülürken tertemiz bir ruhla konuşmadılar, şöyleydi böyleydi
diplomatik çalımlarla kıvırmaya çalıştılar, oysa, müslüman her yerde
onurunu savunmaya ihtiyaç duymayacak denli soylu bir onur abidesidir, şimdi, Amerikan nükleer bombalarının öldürdüğü ve Hazreti Ali'nin türbesini bombalayanlara en yakın olanlarla en sıkı yakınlıklıkları
kurdular.. Uğraştıkları şeylere bakın, Afganistan'ı ve Irak'ı
parçalayan ABD'yle değil, falan mayın yanlış koyulmuş deyip suçlayıp
Türk Ordusu'na yani kendi ordusuna saldıran yazılar manşetler kavgalar
veriyorlar, utanın be..

Ah, bu ülkenin tertemiz müslüman çocukları, vaktinden çok erken
kopardılar sizi.. ABD tezgahlarına süs olsun diye yazar yaptılar
sizi.. Yücelikten ve gururdan yoksun ne çok alçakça işbirliği varsa
işte gördünüz bal gibi kullandılar sizi.. Oysa, bu toprakların bir
kara eriğini dünyalara değişmeyecek bir coşkunun çocukları
ydınız..
Sizler, Fatihler'in Yıldırım Beyazıtlar'ın saklanmış bayraklarıydınız,
Yunus'un tomur tomur tomurcuk mısraları gibiydiniz, ne oldu, kim
oynadı sizinle, kim kandırdı sizi.. Sizlerin tertemiz ideallarini ve
saflığını kıran kirleten yoksa bu TV'leri bu yandaş gazeteleri
karanlık paralarıyla kuranlar olmasın...
Ah, denizlerden derin göklerden daha yüksek kardeşlerim,
nerdesiniz, neden kulaklarınız spanyel köpekleri gibi düştü.. Nihayet
anladınız mı kullandığınızı yoksa anladınız da şimdilik itiraf edecek
gücü kendinizde bulamıyor musunuz, (çünkü sizi tek tek güçlü insanlar
olarak değil hep bir yerlere bağımlı kılan bir karanlık içinde
büyüttüler..)

Ayetten altından arılar gibiydiniz, üç günde ne oldu çöplük
sineklerine döndünüz, izliyorum metinlerinizi sitelerinizi
gazetelerinizi, aşkın rengiyle, insanlığın rengiyle bağımsızlığın
rengiyle, cemaatlere liberallere uyup alay ettiniz, şimdi insanlığın
en utanılacak Hitler gibi Saddam gibi katillerle isminiz aynı sayfaya
yazılmaya başladı..
Ben bu topraklara aşık büyüdüm ve gözlerimi kapatım sevdim sizi,
bu toprağın en güzel gülleriydiniz, ne oldu, zulmün ve gaddarlığın av
köpekliğine soyundunuz..

Bakın sitelerine bakın yazılarına hepsinin kulakları düşmüş,
bekliyorlar ki birileri başörtüsüne laf atsın da biz de karşılık
verelim, birileri dini bir simgeye laf söylesin de biz de karşılık
verip tartışalım, ama yok, takan yok, ilgilenen yok, suratlarına bakan
yok, onlara laf eden yok..
Dün müydü bilmiyorum, bu sütunda bir arkadaşımız, benim bir
Nasreddin Hoca fıkrasında geçen 'yeşil sarıklı' benzetmesine takıp laf
atıyor, diyor ki, ayıptır bu simgelerle espri yapılmaz. O kardeşime
burdan sesleniyorum, siz vicdanı kaybettiniz hangi yeşil simgenin
savunuculuğunu yapıyorsunuz, sizler insanlar evlerinden alınıp
gaddarca zulmedilip öldürülürken çıkarttığınız dergilerde kahkahalarla
güldünüz, şimdi hangi 'dini' endişeyle şikayette bulunuyorsunuz, bu
toprağın çocukları, ki, içlerinde ben de varım, takip edilip, suçlanıp
iftira atılıp yok sayılıp mahküm edilirken sus pus oturdunuz, şimdi
bir Nasreddin Hoca fıkrasındaki yeşil sarıklı cümlesinden rahatsız
olmuşsunuz, yesinler sizi.. Tilkiler bekliyor bekliyor inlerinden işte
hala dini simgeleri fırsat bulup çıkmaya çalışıyor.. Utanın be, bu
topraklar bu günlerde sizlerin siyasi cehennemini gördü ve siz bu
cehenneme yazı makale kahkaha taşıdınız.. İnsanlar öldürülüp yok
sayılıp zindanlara atılıp ya da başlarına nükleer bombalar atılırken
alaycıydınız zalimdiniz susmuştunuz, şimdi, hala dini simgelere
hakaret var bahaneleri mi arıyorsunuz, siz kimsiniz, hangi dini hangi
vicdanı temsil ediyorsunuz, birtakım simgelere birileri hakaret ediyor
savıyla ortaya fırlıyorsunuz, sizden önce fırlayıp iktidarı çoktan ele
geçirdiler arkadaşım, çok geç kaldın, Tayyip senin metodlarını bolca
kullandı, bu hanı yağmaya yetişemedin..

İşte böyle, siyasilere cemaatlere ABD'lere yandaşlarına çabucak
inananların hayatları çabuk değişir, bir kaç günde kokuşur; utanmaz
arlanmaz olursunuz, henüz yirmili yaşlarda..
Benimse adım Nihat Genç, eski bir askerim, hala toprağımı
geleneklerimi yazıyor tartışıyorum ve yaşadığım toprakların vicdanında
yer almak için her gün insanlık ve bölüşüm ve adalet için dualar gibi
konuşmalar yapmaya çalışıyorum ve hiç bir şeye aklım yetmezse de
insanı hayvanlaştıran herkesten herşeyden uzak durmaya çalışıyorum..
Çünkü hala tadı ağzımda yaylalarımın annemin yemeklerinin
dağlarının türkülerimin ve bu toprağı bin yıl bağımsız yapan kudretin
mukavemetin..
Şunu da merak edin, konuşurken ben, bir de kulaklarıma bakın,
kurt gibi dik çünkü dudaklarım hala yalnız.... Ve hayatında bir kez
'başüstüne' dememiş, bu yüzden hepiniz için cemaatleriniz için
iktidardaki ağbileriniz için hala ürkütücü... Hala arıyorlar beni hala
dinliyorlar beni hala yasaklıyorlar beni...

NIHAT GENC