28 Ocak 2011 Cuma

"SOKAK LAMBALARI...""

"GÜNDÜZ YANAN GECE SÖNEN
SOKAK LAMBALARIII..."
ENERJİYİ BOŞA HARCAYIP
HIRSIZ ARAYAN ......AŞ..."

"TREDAŞŞŞ..."


‎"YİNE ZIRT PIRT
ELEKTİRİKLER KESİLİYOR
SOKAK LAMBALARI
GECE SÖNÜK,
GÜNDÜZ TAM GÜN
YANIYOR...YANIYOR.
BENİM DE İÇİM...
***
-HOCAM ŞU NE..?
-PERHHİZ...
-PEKİİ YA BU..?
-TURRŞUU...TURŞUU...
LAHANA TURŞUSU...
'TREDAŞŞŞ'..."

"ŞU BENİM MİLLİYETÇİLİK..."






Ha düzelir ha düzelir diye bekleyerek yıllar geçti.
Hele bu son iki ay canımıza cila verdi.
Söze başlıyorsuz,elektirik kesiliyor...
Çayınıza şeker atıyorsunuz,elektirik kesiliyor...
Sabunlusunuz,elektirik kesiliyor...
Çorbaya kaşık,elektirik kesiliyor...
Abdest alıyorsunuz...Zırt,elektirik...

Çamaşırlar bekliyor...
Balıkları,sebzeleri attık
Buzdolabımız tertemiz...
Telvizyonu izleyemiyoruz...
Başbakan bu gün ne yaptı..?
Bakanlar yüzme biliyor mu..?
Meclis başkanı gölü yürüyerek mi geçtii..?
Hani "Ödediğimiz her kuruş vergi,
YOL ,SU,ELEKTİRİK olarak geri dönecek"ti...
Her tarafımız "SU" oldu...
YILLARDIR...
Yol ve elektrik bekliyoruz...(21.YY.)
Edison 17. Asır da icadetti...
Biz hala kullanmasını öğrenemedik.

Sezon sonunda
Elektrik şirketi birkaç görevli gönderdi....
"Elektirik çalıp çalmadığımızı"kontrol ettiriyor...
Hani ganigani(doyasıya)elektirik verdi de...,
kim ne kadar çalıyor diye kontrol de...
Hani İncilli Çavuşa sormuşlar"Nerden bilirsin..."Diye
"Kendimden bilirim..."Demiş
*****
Lokantacılar Dernek Başkanımız Hüseyin Çakmak
Bir sohbet sırasında sıraladığım tenkitler üzerine
"Pekii abii milliyetçiliğin nerde kaldı..?"Diye bir soru yöneltti...
Cevaplayamadım.Yeri değil di.Geçte olsa şimdi cevaplıyorum.
*****
Vaktiyle Erikli de Bulgar Vatandaşı,her işimize koşan
bir genç vardı.Yine elektrikler zırt,pırt kesiliyordu...
Bu nedenle Çin Malı Şarjlı lambalar, el fenerleri,jenaratörler,
gaz lambaları,manyotolu el fenerleri revaçtaydı...Bugün de
elimizden düşmüyor...Bu gidişle daha çook şeyler satacaklar bize çook...

Şırak elektirikler kesildi...Hepimiz bildiğimiz tüm duaları
elektirik kurumu ve kurumda çalışanların ebebeyinlerini de
ihmal etmeyip,dahil etmek üzere seslendirirken...
Bulgar Çocuk(Yordanow)sözümüzü kesti.
"Abey...Kusura bakma bi şey soleycem..."
Diktik kulaklarımızı"Elektrik Sorununa"çözüm bulacak sandık...
"Söyle bakalım." Dedik.
"Abey kusura bakma.Sıız milliyetçısınız...Benım mıllıyed taa bellı dııl...
Ama Bulgar da bole dııl ep kesılacak, bı dafa kesılacak...
Oranın hanı var ya mudur,mudur...Başmudur....Bı taa yok mudur(!)
Yıkaacak b
ulaşik..."

İşte orada kaldı benim milliyetçilik.

(Koray Banguoğlu)

"Sesleniş..."


Sesleniş/ Uğur Mumcu

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık.

Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım unutma bizi...

Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...

Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu, insanlık sustu.

Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.

Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Giresun'daki köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğudaki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.

Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...

Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komunist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.

Vurulduk ey halkım unutma bizi...

Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eli değmemişti ellerimiz. bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.

Asıldık ey halkım, unutma bizi...

Bizi öldürenler , bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.

Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...

Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi...Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.

Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi., hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
unutma bizi,
unutma bizi...

25 Ocak 2011 Salı

" EL VERENLER..."


ERCAN AKKAYA (KUZEN) FOTOĞRAFLARI DAHA FAZLASI İÇİN;
l
Ekleyen: Nevzat Aslan

Seninki kaç santim? - Greenpeace


Seninki kaç santim? - Greenpeace: "2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek. Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Gerı kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek."

23 Ocak 2011 Pazar

"YAZI MI GÜZEL ! YOKSA KAFAM MI !"

Bana öyle bir zihniyet söyleyin ki paradan sıfırlar atıldığında paranın değerlendiğini düşünsün.. ımf borçlarımızdan sıfırları silmiyorsa, bu zihin yanılıyordur.. yani yoktur böyle düşünen bir zihniyet ! ya da birisi çıkıp şöyle bir açıklama yapsın, “paramız eskiden, yamyamların paralarından daha değersizdi” bence bu kıyaslamayı ırkçı bir zihniyetle yapan kişi kameralar karşısına 2 tek atıp çıkmıştır.. paradan sıfırların atılmasını bile dünyanın herhangi bir yerindeki insanları “yamyam” olarak nitelemek nasıl bir zihniyetin ürünüdür !! ama bunu bizlere aksettirenler seçim meydanlarında “biz yunus’ların torunlarıyız, yaradılanı severiz, yaradan’dan ötürü” diyerek halka yılışırlar.. ama sonrasında kendileriyle aynı gezegende yaşamaktan başka ortak noktası olmayan insanlara yamyam derler..

Bu zihniyeti fazla merak etmenize gerek yok.. ağladığında ülkede mutlaka bir operasyonun ön hazırlıkları yapılıyordur.. güldüğünde ise bahse konu olan operasyon başarılı geçmiştir mutlaka.. hiç kadınlardan, içkiden bahsetmemesi, aslında halktan neden bu kadar uzak olduğunun bir göstergesi midir bilinmez !!

İçki içmeyi çağdaşlıkla ilişkilendiren, bizzat kendisidir.. kim çıkıpta, “ben içiyorum, ben çağdaşım, içmeyen geri kafalıdır” dedi !! ama sen söylüyorsun, hem içkiye yasak getiriyorsun, hem de çıkıp, içki üzerinden çağdaşlık eleştirisi yapıyorsun.. çağdaşlık içki kadehlerinde midir! yoksa beyinlerde mi! Bırakta ona da insanlar karar versin..

Başbakan yardımcısı mısın, yoksa yaşam koçumuz mu !

devlet ana, devlet baba ibarelerini çok dikkate almış olmasından mütevellit, halka 15 yaşında çocuk muamelesi yapmayı kendisine ilke edinmiştir sayın zihniyet.. özelimizde işiniz yok beyefendi..

zaten sex demesiyle beni şoka uğratmıştır.. sexin neslin devamı haricinde varolduğunu düşündüğünü hiç zannetmiyorum.. üreme deseydi kabul görürdü..

sorulan soruların çoğuna verebileceği bir cevap yoktur.. ama sorular karşısında, kafa karıştırmak, başka konuya geçmek gibi ciddi yetenekleri vardır..

bugün ki Bülent Arınç konumuzun nerden estiğini merak edenler için izmir’de yaptığı açıklamanın tam şekli şöyledir.. “Hayat içkiden ibaret değil. Hayat seksten ibaret değil. Bir kısım çağdaş düşünceye sahip olduğunu söyleyenler sadece içki ve seksle olaylara bakıyorlar. Evet onlar da bir insan için çok büyük ihtiyaçlar. Onlara da ihtiyacımız var. Onlar da bir şekilde tatmin edilecek ama Türkiye bir hukuk devleti. Bu hukuk devleti içinde de her şeyin bir ölçüsünün olmaması, özgürlüklerin sınırsız olmadığı gibi çağdaşlığı içki kadehlerinde aramak ve orada bulmak isteyenlere ithaf olunur”

Bülent Arınç bunları söyledikten sonra, üst katındaki öğrencilerin, ellerinde bir poşet birayla yukarı çıktıklarını gören teyze, neler kuruyordur kafasında bilinmez!!

Şimdi aceba içki midir insani ve toplumsal zararlara yol açan!! Yoksa yoksulluk, yolsuzluk, hırsızlık mıdır daha tehlikeli olan!! Hz. Muhammet kamu malından çalanların cenaze namazlarını bile kıldırmamıştır.. sahabe dahi olsalar..

Eyvah !! dinden vurdum şimdi sizi !!

MEHMET TANRIVERDİ

22 ocak 2011

"NELER OLDU NELER..."


'Kim 500 Milyar İster'' yarışmasında 'Kültürel' bir ses tonuyla ''Evladıma bırakacağım en büyük mirasım 20.000 ciltlik kütüphanemdir'' diyen yarışmacı ilk soruda eleneli 9 yıl oldu...

Hürriyet gazetesi, Kanal D'nin ; Sabah gazetesi, Atv'nin ; Akşam gazetesi de Show Tv'nin en çok izlenen kanal olduğuyla ilgili ilanları aynı gün yayınlayalı 5 yıl oldu...

Manken Esra Eron , tarih bilgisinin ''Süper'' olduğunu söylediği röportajda , Atatürk'ü Samsun'a trenle göndereli 7 yıl oldu...

Yolspor'la oynadıkları maçta 25-0 yenilince , ligin ikinci yarısında rövanş maçına çıkmak istemeyen Seydilerspor'lu oyuncular Yolspor yöneticileri tarafından , ''Söz bu sefer çok gol atmayacağız'' diye ikna edildikten sonra , maç 27-0 biteli 6 yıl oldu...

Yılmaz Morgül ,''Ben Türkiye'nin Jennifer Lopez'iyim'' diyeli 6 yıl oldu...

Günde 200 sayfa kitap , 7 tane gazete okuduğunu söyleyen Çelik , ''Dongi Dongi'' diye bir şarkı yapalı 9 yıl oldu...

ANAP'ın en görkemli zamanlarında, sandık başında mührün yanlışlıkla basılması taktiği ile oy toplamayı amaçlayan BANAP isimli bir parti kurulalı 25 yıl oldu...

Bursa'da Kara Şimşek hayranı bir oto elektrik ustası, verdiği komutlara ''Tamam Usta,'' diye cevap verebilen bir otomobil yapalı 4 yıl oldu...

3 yıl,6 yıl,7 yıl,9 yıl,11 yıl,13 yıl,14 yıl ve 15 yıl önce albümler çıkaran Kayahan ''Müziği bıraktım!'' diyeli 19 yıl oldu...

Tansu Çiller,''Cenabı Allah'ı size emanet ediyorum!'' diyerek miting alanındakilere büyük bir sorumluluk yükleyeli 9 yıl oldu...

Müslüm Gürses ''Güldür Yüzümü'' filminde, alkol batağından kurtulmak için kendini bir arabaya urganla bağlatıp şişe şişe süt içeli 26 yıl oldu...

And Dağları'na düşen bir uçaktan sağ kurtulanlar, ölen arkadaşlarını yiyerek hayatta kalmayı başaralı 39 yıl oldu...

Seda Sayan'ın Amerika seyahati sonrası bebeğini düşürmesi üzerine, Nihat Doğan, ''Seda'nın hamile kaldığından haberimiz yoktu.Bilseydim arabayla dönerdik,'' diyeli 5 yıl oldu...