30 Kasım 2012 Cuma

"ZÜLFÜ LİVANELİ'NDEN MUHTEŞEM BİR YAZI!!"

İşte Başbakanın Ecdadımız dediği Kanuni Sultan Süleyman...

Hükümetin ve diziye kızanların asıl derdi ne harem entrikal

arı, ne Hürrem’in ihtirası, ne giyim kuşam.

Onlar asıl gelecek bölümlerden korkuyorlar; Türk halkının gerçekleri öğrenmesinden ürküyorlar.

Çünkü “Muhteşem“ denilen Süleyman, en yakın arkadaşı, önce “Makbul“ sonra “Maktul“ İbrahim Paşa olarak anılan İbrahim’den başlamak üzere, herkesi öldürtecek.

Yakışıklılığı ve sevimliliği ile izleyiciye kendini çok sevdiren Şehzade Mustafa, Hürrem ve Rüstem’in hileleri sonucunda boğdurulacak.

Şehzade Mehmet eceliyle öldüğü için bu akıbetten kurtulacak ama dizideki o sevimli çocuk yani Bayezid yağlı ilmekten kaçamayacak. İltica ettiği İran sarayına, babasının emriyle gönderilen Osmanlı cellatları tarafından oğullarıyla birlikte katledilecek.

Bayezid ve dört oğlunu Kazvin zindanında boğan cellatlar, bununla da yetinmeyecekler. Bursa’ya giderek Bayezid’in matem içindeki hanımının kucağındaki üç yaşında çocuğu da boğacaklar.

Hürrem’in tahta çıkarmak istediği hasta ve kambur Cihangir ise ağabeyi Mustafa’nın katlinden sonra şiddet ortamına daha fazla dayanamayarak genç yaşta vefat edecek, adına cami yaptırılan Cihangir semti de yüzyıllar sonra “Yalan Dünya“ dekoru hâline gelecek.

Süleyman Zigetvar’da öldüğünde, tahta geçebilecek tek oğul hayatta kalmış olacak. O da içkiye düşkünlüğü ile bilinen, İstanbul’a morarmış bir halde sedye üstünde getirilen ve padişah olduktan sonra bir sarhoşluk anında hamamda kayıp kafasını çarparak ölen Sarı Selim.

Ve tarihler, Süleyman sonrasını “Duraklama Devri“ olarak yazacak.

Zülfü Livaneli

28 Kasım 2012 Çarşamba

"DOĞRU SÖYLEYENİ..."


Uzak ülkelerin birinde..
Adı lazım değil, bir başbakan, şoförünün kullandığı limuzin ile kırsal
alanda hızla yol almaktaymış.
Derken, yanından geçtikleri köyün domuz çiftliğinden kaçan bir domuz
yolun ortasına çıkmış.
Şoför direksiyonu kırsa da domuza çarpmayı engelleyememiş.
Domuz ölmüş.
Durmuşlar.
Başbakan şoföre talimat vermiş: "Git şu çiftliğe, domuzu öldürdüğünü
söyle, ne isterlerse ver."
Şoför arabadan inip çiftliğe gitmiş.
Aradan yarım saat geçmiş.
Geri dönmüş. Elinde bir şişe şampanya, yanaklarında rujlu öpücük
izleri, saçı başı darmadağın.
Başbakan hayret içinde şoföre sormuş: "Yahu ne oldu da bu kadar geç kaldın ?"
Şoför anlatmaya başlamış: "Çiftlik sahibi bir şampanya açtı, güzel
karısı beni yanaklarımdan öptü, hatta elime biraz da para
tutuşturdular..."
Başbakan sinirlenmiş: "Ne dedin ki onlara ?"
Şoför yanıtlamış: "Valla başbakanım, sadece doğruyu söyledim:
"Ben başbakanın şoförüyüm, domuzu öldürdüm. Onu haber vermek için geldim." dedim