10 Eylül 2012 Pazartesi

Prof.Dr. Celal Şengör'ün- Muhteşem Yüzyıl için yazdıkları



 
Bu toplumun  hemen hiçbir değeri kalmadı: Tek değer, kişilerin ve/veya
grupların hak  etmedikleri şeylere uzanmak için olabilen her yolu denemesinin
en makbul  marifet sayılmasıdır.

Türkiye rüşvet ve hırsızlıkta Avrupa birincisi,  dünya dördüncüsüdür. Dünya ülkeleri
arasında cahillik düzeyiyle en ön  saflarda yer alıyor, dünya üniversiteleri
arasında adı anılabilecek ilk  500 arasında hiçbir üniversitesi yoktur.

Başta Cumhurbaşkanı ve  Başbakan olmak üzere devleti yönetenlerin hakkında bulunan
suç dosyaları  nedeniyle dünya birincisidir (Kemal Baytaş, Sözcü 13 Şubat  2011).

İçeri atılan gazetecilerin sayısıyla dile gelen aykırı fikre  tahammülde, nihayet
İran ve Çin'in bile gerisine düşerek sondan  birinciliği kaptı.

Gün geçmiyor ki ırzına geçilen kadın, cinsiyet  nedeniyle veya töre denen
ahlaksızlıklar yüzünden öldürülen kız ve kadın  haberleri gazetelerimizde,
televizyonlarımızda yer almasın.

En son  öğrencilerimizi hatta devlete ait kurumlar ve devletin memurları  eliyle
harcamak, onların hayatlarını karartmak sıradan olay oldu, bunları  yapan ve
kötü niyetleri artık her gün dile gelen akıl ve beceri  fakirleri devletin  ve
hükümetin güvencesi altına alındı.

Tüm bunlar ne zaman oluyor? Muhafazakâr  değerlerimizin şahlandığı, Atatürk'ün
getirdiği akılcılıktan hızla  uzaklaştığımız bir dönemde;Türkiye halkı
tamamen keçileri kaçırdı mı,  yoksa bu ahlaksızlıklar zümresi onun gerçek
değerlerini mi  yansıtıyor?

Bence ne biri ne diğeri. Halk o kadar cahilleşti ki,  yaptığı şeylerin veya
kendisine yapılanların çoğunun ahlaksızlık  olduğunu, bu ahlaksızlıkların er
veya geç kendisini zarara uğratacağını,  çoluk-çocuğunu süründüreceğini
göremez hale geldi, safsatayla uyutulmayı  tercih eder oldu.

Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde  dolaşır, bikinili hatunları sosyetik
plajları doldurur veya şehirlerini  şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları
<> ederek  yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk  zenginiyle fakiriyle, 
 şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir. Kendi tarihinden
habersizdir. Aslında ne  dilini, ne dinini bilir, negeleneklerini tanır, ne
de toplumsal  değerlerinin evriminden haberdardır.

Muhteşem Yüzyıl diye  televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde Amerika'dan
gelen gümüşün  ilk enflâsyonu başlattığını bilmez (çünkü Avrupalı
<>  dünyayı keşfederken, muhteşem [!] padişahları
hareminde gönül  eğlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen Pirî Reis'in  kafasını
vurdurmaktadır).

Muhteşem (!) yüzyılda Anadolu'da medrese  o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci
haydutluğa başlamıştır (buna softa  şekâveti denir).

Avrupa'da ilk yenilgimizi Muhteşem (!) Süleyman  devrinde aldığımız gibi (I.Viyana
bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her  çıkışımızda mini mini Portekiz'den
sopayı yiyip Kızıldeniz'e veya Basra  Körfezi'ne tıkılışımız da bu büyük (!)
padişah efendimizin devrindedir.  Gene onun zamanında dünya keşfedilirken,
Hint Okyanusu'na kadırga denen  sandallarla açılan ve 1554'te Hindistan'da
karaya vuran büyük (!) bir  amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan'dan
Edirne'ye gelmiş ve meşhur  bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmıştı.

El alemin dünyayı öğrendiği bu  dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eğlence
partilerini anlatmaktan başka tek bir  detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı.

Büyük (!)  Sultanımız Süleyman'ın Fransa kralı I. François'yı hapisten bir mektupla
kurtardığını okurduk  mektepte. O François'nın kurduğu Collège de France
bugün dünyanın en  önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi
kurumu ayakta  kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu?
Tek becerdiği kalıcı  şey, aklı başında öz oğlu Şehzade Mustafa'yı Hürrem
uğruna katlettirip,  devleti bir ayyaşa teslim ederek halkının geleceğini karartmak  oldu.

Artık yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip  yücelten, buna karşılık
bize  bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu  insanlar
olmamızı sağlayan Atatürk'ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı  zır
cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından  ve
gazetelerden gına geldi. Yükselen ahlaksızlık grafiğimiz kimin  eseridir
sanıyorsunuz? Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı  besleyip
duruyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz. Artık yeter!  Memleketimde her
elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan  bıktım.

Celal Şengör, Bilim Teknoloji (Cumhuriyet) sayı:1258

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder